NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَبُو
سَلَمَةَ
مُوسَى بْنُ
إِسْمَعِيلَ
حَدَّثَنَا
وُهَيْبٌ
حَدَّثَنَا
أَيُّوبُ
عَنْ أَبِي
قِلَابَةَ
عَنْ أَنَسٍ
أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
بَاتَ بِهَا
يَعْنِي
بِذِي الُحُلَيْفَةِ
حَتَّى
أَصْبَحَ
ثُمَّ رَكِبَ
حَتَّى إِذَا
اسْتَوَتْ
بِهِ عَلَى
الْبَيْدَاءِ
حَمِدَ
اللَّهُ
وَسَبَّحَ
وَكَبَّرَ
ثُمَّ أَهَلَّ
بِحَجٍّ
وَعُمْرَةٍ
وَأَهَلَّ
النَّاسُ
بِهِمَا
فَلَمَّا
قَدِمْنَا
أَمَرَ النَّاسَ
فَحَلُّوا
حَتَّى إِذَا
كَانَ يَوْمُ
التَّرْوِيَةِ
أَهَلُّوا
بِالْحَجِّ
وَنَحَرَ
رَسُولُ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
سَبْعَ
بَدَنَاتٍ
بِيَدِهِ
قِيَامًا
قَالَ
أَبُو دَاوُد
الَّذِي
تَفَرَّدَ
بِهِ يَعْنِي
أَنَسًا مِنْ
هَذَا
الْحَدِيثِ أَنَّهُ
بَدَأَ
بِالْحَمْدِ
وَالتَّسْبِيحِ
وَالتَّكْبِيرِ
ثُمَّ
أَهَلَّ
بِالْحَجِّ
Enes (r.a.)'den rivayet edildiğine göre,
Nebi (s.a.v.) gece
sabaha kadar Zülhuleyfe'de kaldıktan sonra (devesine)
bindi ve (devesi) kendisini Beydâ Tepesi'nde yukarı
kaldırınca Allah'a hamdetti ve "Sübhânallah, Allahü ekber" dedi. Sonra da hac ve umre için ihram'a girdi,
halka da hac ve umre için ihrama girmeleri emrini verdi. (Halk bu emir
gereğince umre yaparak) ihramdan çıktılar. Nihayet terviye
günü olunca (yeniden) hac için ihrama girdiler. Ve (bayram günü) Resûlullah (s.a.v.) yedi tane deveyi ayakta oldukları halde
kurban etti.
Buhari, hac; Beyhakî, es-Sünenü'1-kübrâ, V, 9.
Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisten Enes''in tek başına rivayet ettiği kısım, "O (Hz. Nebi), önce elhamdülillah, Subhânellah,
Allahu ekber dedi, sonra
hac için ihrama girdi" cümlesidir.
İzah:
Bilindiği gibi
ihram, hacca veya umreye veya her ikisine
birden niyet etmek ve
"Lebbeyk Allahümme
lebbeyk" diye telbiyede
bulunmak demektir.
Nebi (s.a.v.)'in ihrama
girerken sadece "sübhanallah" demekle
yetinmeyip, metinde ifâde edildiği şekilde, "elhamdülillah" vel"Allahu. ekber"
cümlelerini de ilâve etmesi, "telbiye için sübhanallah demenin yeterli olduğunu" iddia eden
kimselerin aleyhine bir delil teşkil ettiği gibi, aynı kanatte
olan Hanefî mezhebine mensup alimlerinde aleyhine bir delildir. Çünkü Hanefî
mezhebindeki tercihe şayan görüşe göre telbiye
lafızlarından bir kelimeyi bile eksik okumanın caiz olmadığı, fakat bu
lâfızlara Nebi (s.a.v.)'in ilâve ettiği lâfızları ilâve etmenin müstehab olduğu kabul edilmiştir.
Her ne kadar metinden Hz. Nebi'in sabah namazından
sonra deveye bindiği neticesi çıkıyorsa da, daha önceki hadislerden de
anlaşıldığı üzere Resûl-i Ekrem devesine öğle namazından sonra binmiştir.
Ayrıca daha önceki bazı hadis-i şeriflerin şerhlerinde de ifâde ettiğimiz gibi
Veda Haccında bulunan hacıların bir kısmı sadece umreye, bir kısmı sadece
hacca, bir kısmı da hacla birlikte umreye niyet etmişti. Binâenaleyh metinde
geçen "halk da hac ve umre için ihrama girdi" cümlesi halkın bir
kısmını ifade etmektedir. Resûl-i Ekrem'in halka (umre yaparak) ihramdan çıkmalarına
ilişkin emri ise, yanında kurbanlığı olmayan veya daha önce Beyt-i
Şerife kurbanlık göndermemiş olan kişiler içindir. Çünkü yanında kurbanlığı
bulunan veya daha önce Beyt-i Şerife kurbanlık
göndermiş bulunan bir kimse bayram günü kurbanlığını kesmedikçe ihramdan
çıkamaz.
Bu hadis-i şerifte,
Resûl-i Ekrem Efendimizin yatırmadan kestiği kurbanların adedinin yedi olarak
ifâde edilmesi ile daha önce geçen 1764 numaralı hadiste bu develerin
sayısının 30 aded olarak belirtilmesi arasında bir
çelişki olmadığı gibi, ileride gelecek olan, bayram günü Fahr-i
Kâinat Efendimizin 63 aded kurbanlık deve kestiğini
ifâde eden 1905 numaralı hadisle de çelişik değildir. Çünkü bu hadisleri
rivayet edenlerden birisi Resûl-i Ekrem kurban keserken bu kurbanlardan yedi
tanesi kesilinceye kadar hadise mahallinde bulunmuş ve gördüğünü rivayet etmiş,
diğeri otuzunu kesinceye kadar hâdise mahallinden ayrılmamıştır. Bunlardan her
birinin olaydan gördüğü kadarını nakletmiş olması bu rivayetler arasında bir
çelişki olduğuna delâlet etmez.
Her ne kadar musannif Ebû Dâvûd, "Hz. Nebi (s.a.v.) önce "elhamdülillah, sübhanallah, Allahü ekber" dedi, sonra hac için ihrama girdi"
Cümlesini Hz. Enes'den
başka rivayet eden bir râvinin bulunmadığını
söylüyorsa da Hz. Enes'in
bu cümleleri rivayette yalnız kalması, bu rivayetin sıhhatine bir zarar vermez.
Çünkü Hz. Enes sahâbidir, sahâbilerin adaletinde
ise şüphe yoktur.